Agnes Richter, 1890’larda Avusturya’da bir akıl hastanesine kendi rızası dışında kapatılmış bir kadındır. Şizofreni teşhisiyle ömrünün sonuna, 1914’e dek burada kalmıştır. Richter’i diğer delilerden ayıran ise başkaldıran yapısı ve deliliğin dahilikle buluştuğu o inanılmaz mertebede olmasıydı.
Eğitimli bir terzi olan Agnes, kendisine giydirilen keten kıyafetler ile bir ceket dikmiş ve ceketin birçok yerine kelimeler işlemiştir. Helen McCarthy, bu kelimelerin öylesine ya da süslemek için yazılan kelimeler olmadığını; kelimeler aracılığıyla kendi hayat hikayesini anlatan bir dil oluşturduğunu ifade etmiştir. Agnes, edebiyatı ile sanatı harmanlamıştır.
Agnes’in ceketini fark edip ortaya çıkaran ise Psikiyatrist Hans Prinzhonrn’du. Prinzhonrn, doktorluğun yanı sıra sanat tarihi eğitimi de almıştı. Hastaların ürettiği sanat nesneleri ile ilgileniyor ve bu nesneleri biriktiriyordu. Bunun amacı, bir sanat koleksiyonu oluşturmaktı.
Agnes’in ceketinin, büyük ölçüde ilgiyle karşılanmasının nedeni; üzerinde sesini duyurmaya çalışan bir kadının, kelimeleri olmasıydı. Uzun süre yapılan çalışmalar sonucunda bazı kelimelerin anlamları çözüldü. Çözümlenmesine yardımcı olan şey ise Agnes’in, bazı kelimelerinin üzerini defalarca işlemesiydi. Kimine göre cekette yazanlar, anlaşılır, anlaşılmaz kelimeleriyle aslında Agnes’in günlüğü. Kimine göre de ceket otobiyografik bir çalışma. Çözülen kelimelerin anlamları ise, daha da hüzün vericidir.
Ben. Benim… Beyaz Çoraplarım…, 1894 benim… kızkardeş , çocuk… Zemin Kat…Yemek. Hubersturgburg’tayım. Bugün kadınım…
GIPHY App Key not set. Please check settings